Back to stories list
Zama harika bir çocuk
Zama is great!
Zama est formidable !
Michael Oguttu
Vusi Malindi
Leyla Tekül
Leyla Tekül
Küçük erkek kardeşim geç saatlere kadar uyuyor. Ben erken kalkıyorum çünkü ben harika bir çocuğum.
My little brother sleeps
very late.
I wake early, because I
am great!
Mon petit frère dort très tard. Je me réveille tôt, parce que je suis formidable !
Güneşi içeri alan benim.
I am the one who lets in
the sun.
Je suis celle qui laisse entrer le soleil.
Annem hep, “Sen benim sabah yıldızımsın,” diyor.
“You’re my morning
star,” says Ma.
« Tu es mon étoile du matin, » me dit maman.
Kendim yıkanıyorum, hiç yardıma ihtiyacım yok.
I wash myself, I don’t
need any help.
Je me lave, je n’ai pas besoin d’aide.
Soğuk su ve kötü kokulu sabunla pekala işimi görebiliyorum.
I can cope with cold
water and blue smelly
soap.
Je peux m’adapter à de l’eau froide et du savon bleu malodorant.
Annem hatırlatıyor, “Aman dişlerini unutma.” Ben de, “Ben mi? Ben hiç bir zaman unutmam!” diye cevap veriyorum.
Ma reminds, “Don’t
forget teeth.”
I reply, “Never, not
me!”
Maman me rappelle, « N’oublie pas tes dents. » Je réponds, « Jamais, pas moi ! »
Yıkandıktan sonra büyükbabamı ve teyzemi selamlıyorum ve onlara iyi günler diliyorum.
After washing, I greet
Grandpa and Auntie,
and wish them a good
day.
Après m’être lavée, j’accueille grand-papa et tantine et je leur souhaite une bonne journée.
Sonra kendi kendime giyiniyorum, “Anne bak, ben büyüdüm artık,” diyorum.
Then I dress myself,
“I’m big now Ma,” I say.
Ensuite, je m’habille, « Je suis grande maintenant maman, » dis-je.
Düğmelerimi ilikliyorum ve ayakkabılarımı bağlıyorum.
I can close my buttons
and buckle my shoes.
Je peux attacher mes boutons et boucler mes chaussures.
Ve küçük erkek kardeşimin mutlaka okulla ilgili haberleri öğrenmesini sağlıyorum.
And I make sure little
brother knows all the
school news.
Et je m’assure que mon petit frère connaît toutes les nouvelles de l’école.
Sınıfta her gün elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret ediyorum.
In class I do my best in
every way.
En classe je fais de mon mieux de toutes les façons possibles.
Her gün bütün bu iyi şeyleri yapıyorum. Ama tabii en çok sevdiğim şey bir sürü oyunlar oynamak!
I do all these good
things every day.
But the thing I like
most, is to play and
play!
Je fais toutes ces bonnes choses chaque jour. Mais la chose que j’aime le mieux, c’est de jouer et jouer encore!
Written by: Michael Oguttu
Illustrated by: Vusi Malindi
Translated by: Leyla Tekül
Read by: Leyla Tekül