Téléchargement PDF
Retour à la liste des contes

Eşek çocuk L'enfant-âne

Écrit par Lindiwe Matshikiza

Illustré par Meghan Judge

Traduit par Leyla Tekül

Lu par Leyla Tekül

Langue turc

Niveau Niveau 3

Lire l’histoire en entier

Vitesse de lecture

Lecture automatique du conte


Küçük bir kız uzakta ilginç bir karaltı görmüş.

Une petite fille fut la première à voir la forme mystérieuse au loin.


Karaltıya yaklaştığında onun hamile bir kadın olduğunu anlamış.

Tandis que la forme se rapprocha, la petite fille vit que c’était une femme enceinte de plusieurs mois.


Küçük kız utanarak ama cesaretle kadına biraz daha yaklaşmış. Küçük kızın ailesi “Bu kadın bizimle kalmalı,” diye düşünmüşler. “Onu ve çocuğunu korumamız lazım.”

Timide mais brave, la petite fille se rapprocha de la femme. « Nous devons la garder avec nous, » dit le peuple de la petite fille. « Nous la garderons en sécurité, ainsi que son enfant. »


Küçük çocuk hemen koşuşturmuş. “Haydi bir gayret ıkın!” “Örtü bulun!” “Su getirin!” “Ikıııın!”

L’enfant arriva bientôt. « Pousse ! » « Apportez des couvertures ! » « De l’eau ! » « Pouuusseeee ! »


Ancak bebeği gördüklerinde herkes donup kalmış. “Bir eşek?!”

Mais quand ils virent le bébé, tous firent un saut en arrière. « Un âne ?! »


Herkes tartışmaya başlamış. “Biz anne ve çocuğunu koruyacağız dedik,” demiş bazıları. “Bunlar bize uğursuzluk getirecek,” demiş diğerleri.

Tout le monde commença à se disputer. « Nous avions dit que nous garderions mère et enfant en sécurité et c’est ce que nous ferons, » dirent quelques-uns. « Mais ils vont nous porter malchance ! » dirent d’autres.


Ve kadın gene yalnız kalmış. Bu garip bebekle ne yapacağını düşünmüş. Kendi başına ne yapacağını bilemiyormuş.

Ainsi, la femme se retrouva seule encore une fois. Elle se demanda quoi faire de cet enfant embarrassant. Elle se demanda quoi faire d’elle-même.


Sonunda bu bebeğin kendi çocuğu olduğunu ve onun annesi olduğunu kabullenmiş.

Mais elle dut finalement accepter qu’il était son enfant et qu’elle était sa mère.


Eğer eşek bebek hiç büyümeyip aynı boyda kalsa işler daha kolay hallolabilirmiş. Ama eşek annesinin sırtında taşınamayacak kadar büyümüş. Ve ne kadar uğraştıysa da bir insan gibi davranamıyormuş. Annesi çok üzülüyor ve yoruluyormuş. Ona saman zaman bir hayvanın yapabileceği işler veriyormuş.

Maintenant, si l’enfant était resté petit, tout aurait été différent. Mais l’enfant-âne grandit et grandit jusqu’à ce qu’il ne puisse plus être porté sur le dos de sa mère. Et malgré ses plus grands efforts, il ne pouvait pas se comporter comme un être humain. Sa mère était très souvent fatiguée et frustrée. Parfois elle l’obligeait à faire du travail destiné aux animaux.


Yavaş yavaş eşek de şaşırmaya kızmaya başlamış. Onu yapamazsın bunu yapamazsın. Öyle olamazsın böyle olamazsın. O kadar kızmış ki bir gün annesini çifte atarak yere yuvarlamış.

La confusion et la colère s’accumulèrent à l’intérieur d’Âne. Il ne pouvait pas faire ceci et il ne pouvait pas faire cela. Il ne pouvait pas être comme ceci et il ne pouvait pas être comme cela. Il devint tellement fâché qu’un jour il botta sa mère par terre.


Sonra çok utanmış. Oradan olabildiğince uzaklara kaçmış.

Âne fut rempli de honte. Il commença à se sauver aussi vite et aussi loin qu’il pu.


Kaçmayı bıraktığında gece olmuşmuş. Nerede olduğunu bilmiyormuş. Eşek kaybolmuş. “Aaaaa iiiii?” diye fısıldamış karanlığa doğru. Sesi eko yapıp geri gelmiş. “Aaaaa iiiii?” Yapayalnızmış. Olduğu yerde kıvrılıp huzursuzca bir uykuya dalmış.

Quand il s’arrêta de courir, la nuit était tombée et Âne était perdu. « Hi han ? » il chuchota à la noirceur. « Hi han ? » retourna la noirceur en écho. Il était seul. Se lovant en petite boule, il tomba dans un sommeil profond et agité.


Eşek uyandığında yaşlı garip bir adamın ona baktığını görmüş. Adamın gözlerine baktığında içinde bir umut belirmiş.

Âne se réveilla et vit un vieil homme étrange qui le regardait. Il regarda dans les yeux du vieil homme et commença à ressentir un brin d’espoir.


Eşek adamla birlikte yaşamaya başlamış. Adam ona hayatta kalması için çeşitli yollar öğretmiş. Eşek iyice dinlemiş ve öğrenmeye başlamış. Adam da dikkatle onu izlemiş, dinlemiş. Beraberce birbirlerine yardım etmişler ve gülüp eğlenmişler.

Âne partit vivre avec le vieil homme, qui lui montra plusieurs façons de survivre. Âne écouta et apprit, et le vieil homme aussi. Ils s’aidèrent l’un l’autre et ils rirent ensemble.


Bir sabah yaşlı adam ondan kendisini dağın tepesine çıkartmasını istemiş.

Un matin, le vieil homme demanda à Âne de le transporter jusqu’au sommet d’une montagne.


Yukarıda bulutların arasında beraberce uykuya dalmışlar. Eşek rüyasında annesinin hasta olduğunu ve ona seslendiğini görmüş. Ve hemen uyanmış.

En haut, parmi les nuages, ils s’endormirent. Âne rêva que sa mère était malade et qu’elle l’appelait. Et quand il se réveilla…


Bulutlar dağıldığında arkadaşı yaşlı adam da kaybolmuş.

… les nuages avaient disparu avec son ami le vieil homme.


Eşek nihayet ne yapması gerektiğini biliyormuş.

Âne sut finalement quoi faire.


Eşek, çocuğunu kaybettiği için yas tutan annesini bulmuş. Uzun bir süre bakışmışlar. Sonra birbirlerine koşarak sıkıca sarılmışlar.

Âne trouva sa mère, seule et en deuil pour son enfant perdu. Ils se regardèrent longtemps. Puis ils s’embrassèrent très fort.


Eşek ve annesi birbirlerine alışıp birlikte yaşayabilecek bir düzen kurmuşlar. Ve onların civarındaki diğer aileler de yavaş yavaş yerleşmeye yaşamlarını düzenlemeye başlamışlar.

L’enfant-âne et sa mère ont grandi ensemble et ils ont trouvé plusieurs manières de coexister. Lentement, tout autour d’eux, d’autres familles ont commencé à s’installer.


Écrit par: Lindiwe Matshikiza
Illustré par: Meghan Judge
Traduit par: Leyla Tekül
Lu par: Leyla Tekül
Langue: turc
Niveau: Niveau 3
Source: Donkey Child du Livre de contes africains
Licence de Creative Commons
Ce travail est autorisé sous une licence Creative Commons Attribution 4.0 non transposé.
Options
Retour à la liste des contes Téléchargement PDF